GÜZEL, RUHU TEMİZ, GECMİŞİNE VE TARİHİNE BAĞLI BIR DERSİM İCIN.
HERKESE BASARILAR
Dersim ForumMehmet Yıldız Şark toplumlarında mektepliler kendilerini genellikle çok aşırı bir biçimde önemserler. Gördüğü değer, destek, sevgi ve saygıdan tatmin olan düşünür, yazar, sanatçı, gazeteci, akademisyen, şair vb. çok azdır. Öte yandan, Türkiye’de pavyonlarda veya gazinolarda bir iki kere sahneye çıkanlar bile “yüksek sanatçı” sıfatını taşırlar. Keza son yıllarda profesörlerin sayısının büyükbaş hayvanların sayısını geçtiğini tahmin ediyorum. Çünkü her ilde ve ilçede en az birkaç “üniversite” kuruldu.
Türklerin sorunları aslında beni hiç ilgilendirmiyor. Beni öncelikle ilgilendiren Dersimli düşünürlerin durumudur. Dersimli düşünürler ne yazık ki Dersim ile ilgilenmiyorlar ve bir ölçüde mezra zihniyeti taşıyorlar. Herkes ile konuşurlar ama birbirleriyle hiç konuşmazlar. Bu makalede Dersim kökenli düşünürlerin Dersim ile ilgilenmek üzere biraraya getirilmesi konusunda yaptıklarımı ve konuyla ilgili düşüncelerimi dile getireceğim.
Dersimli düşünürler sayıca hiç az sayılmazlar. Elimde kesin bir istatistiki bilgi olmamakla birlikte, “düşünür sayısının toplam nüfus ile oranı bakımından biz Türkleri fersah fersah geride bırakırız” şeklinde bir inanç taşıyorum. Dersim etnik-kültürel kimliği bütünüyle imha edilirken bile bu düşünürler bir araya gelme ihtiyacı duymuyorlar. Bu kimliğe değer veren çok azdır. Daha sonraları tercih edilen kimliklerle mutlular demek ki. Bunu yadırgamıyorum, ama Dersimliler üzerindeki zulüm çok insanlıkdışı bir zulümdür. İnsan olmanın bir gereği olarak bu zulme karşı harekete geçmek gerekiyor. Halbuki Dersim ile ilgilenen yok. İlgili gözükenler ise ne yazık ki çok yetersiz gözüküyorlar. Bu kadar fukara olamayız. Bence “creme de la creme” hâlâ işin içinde değil.
Beni yazılarımda çok hırçın ve kırıcı bir dil kullanmakla eleştirenler çok oldu. Aslında ben sorunlara ve insanlara çok pozitif bir biçimde yaklaşıyorum. En azından bütün düşünürlerimize yüreğimin en derin yerinden kopup gelen bir sesle “abi” diyorum. Kişisel olarak tanımasam da çok sayıda abimin bir yerlerde olduğunu biliyorum.
Bu abileri bir araya getiremez miyiz? Bu abiler Dersim’e neden sahip çıkmıyorlar? Bu abiler neden tenezzül buyurup Dersim etnik-kültürel kimliğine yönelik imha faaliyetlerini protesto etmiyorlar? Çok önemli işler başarmış ve çok mutlu olabilirler. Bunlar Dersim’e sahip çıkmaya engel değil ki... İnsanda birazcık sadakat duygusunun olması çok mu anormal?
Hırçın ve kırıcı bir insan olmadığımı ispatlamak ve yapılan eleştirileri dikkate aldığımı göstermek için harekete geçtim. Çünkü insan kişisel olarak inanmasa da başkaları tarafından çok sık biçimde yapılan eleştirileri yine de ciddiye almalıdır.
Yalnızca sözlü bir özeleştiri yapmakla yetinmenin yetersiz olacağını geçmiş tecrübelerimden biliyorum. Eleştiriyi yapan yoldaşların tavsiyelerini, özellikle en akıllı ve en büyük yoldaşın sözlerini, aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hâlâ unutmuş değilim. Toplantıların sonunda içini boşaltmış, hırsını almış, dehasını göstermiş ve babacan olmuş en akıllı yoldaş “Bu söylediklerin olumlu bir adım olmakla birlikte kendini pratikte aşman gerektiğini biliyorsun yoldaş” derdi.
Pratik her zaman belirleyicidir. Pratiğin belirleyici olması beni çoğu kez serseme çevirirdi. Kendimi pratikte aşma çabasıyla, ya hiç ya da çok az hata yapan en akıllı ve en büyük yoldaşa yağcılık yapmayı birbirine karıştırırdım. Ama bu karıştırmalar zararsızdı ve sonuç olarak işe yarıyordu.
Bir ara kendi kendime şu soruyu yönelttim: “Bu tecrübemi Dersim için kullanamaz mıyım?” “Pekala kullanabilirim” şeklinde bir karar aldıktan sonra vakit kaybetmeye hiç niyetim yoktu.
Elimdeki düşünür listesini hiçbir düşünüre göstermemeye çalışıyordum. Biri kazara diğerlerinin isimlerini ve adreslerini görseydi bile, ne diyeceğim biliyordum: “Seni anlatmaya gideceğim yerler bunlar abi.”
“Sayın” kelimesini hiç sevmiyorum. Tarihi olmayan TDK malı uyduruk “sayın”ın “monsieur” veya “sir” karşılığında kullanıldığını biliyoruz. Türkiye’deki bütün katiller, işkenceciler, çete reisleri, uyuşturucu satıcıları, kerhane patronları, dolandırıcılar, hırsızlar vb. “sayın”dır. Onun için Dersimli düşünürlerin tümüne (yaşça benden küçük olanlar da dahil olmak üzere) “abi” demeyi tercih ettim ve bu hitap biçimi hiç de fena karşılanmadı.
Görüştüğüm ilk düşünür abiye Dersimlilerin ona verdikleri yüksek değeri göstermek ve onu Dersim toplumuna daha iyi anlatmak için özel bir “gece”nin organize edilebileceğini ve bu işi üstlenmeye hazır olduğumu söyledim. İlkin kişisel kariyer ve mutluluk argümanını ileri sürdü. İkinci olarak, “üniversalizm ve association” sorunlarını dile getirdi. Tüm insanlığın hizmetçisi iken isminin küçük bir etnik grupla özdeşleşmesinin sakıncalarını bir bir sıraladı. Üçüncü olarak, halkımızın kadir kıymet bilmezliğini ileri sürdü. Dördüncü olarak, diğerlerinin çapsızlığı gerçeğine işaret etmek istediğini belirtti. Beşinci olarak, benim kendisini gerçekten, ama gerçekten anlama kabiliyetine sahip olup olmadığımı sordu. Kendisini nasıl anladığım hususunda, beni hemen orada yani hiç hazırlık yapmama izin vermeden bir teste tabi tuttu. Altıncı olarak, söz konusu gecenin adına yakışır bir ilgi görüp göremeyeceği konusundaki kaygılarını bildirdi. Son olarak, salon, müzik ve sunuş tekniklerinin de yabana atılmaması gerektiğini söyledi.
Abinin yanından ayrıldığımda çok yorgun olduğumu hissettim. Başım ağrıyordu ve midem bulanıyordu. Yürümekte güçlük çekiyordum. Kendimi beni eve götürecek olan bir trenin içine zor attım.
Derin bir uykudan sonra tüm yorgunluğum geçti. Kendi kendime bizim yörede Zazaca küfür repertuarı en zengin olan kadınların ve erkeklerin kimler olduğunu sordum. Bu sanatçılarımızı ve eserlerini tek tek anmaya ve kıyaslamaya başladım. Birden tüm enerjimin geri geldiğini hissettim. Listemi alarak bir sonraki abinin yanına gitmek üzere yola koyuldum.
Son günlerde beni yağcı olmakla eleştirenlerin sayısı bir hayli arttı. Bence bu insanlar iki şeyi bilmiyorlar. Birincisi, övgü isteyenlere övgü yapmak gerçekten çok eğlendirici, çok keyif verici bir iştir. Bence övgücünün övgü yaparken aldığı zevk en az övgüye mazhar olanın aldığı zevk kadar büyüktür. İkincisi ve en önemlisi de ben sorunlara pozitif bir biçimde yaklaşıyorum.
Mehmet Yıldız
Dersim Forum