DERSIM MAMIKIYE

GÜZEL, RUHU TEMİZ, GECMİŞİNE VE TARİHİNE BAĞLI BIR DERSİM İCIN. HERKESE BASARILAR

Wednesday, January 03, 2007

 

DEVELER, MÜSLÜMANLAR VE İNSANLAR

Mehmet Yıldız
Her “kurban bayramı” ile birlikte Müslüman ülkeler tarafından her yıl aynı anda tekrarlanan son derece mide bulandırıcı, insana “Müslümanların kestiği asla yenilmez” dedirten bir vahşete tanık oluyoruz.
İnsanlık Müslüman barbarlığı karşısında çaresizdir. Katillerin dini olan İslam kan dökmeyi ve toplu katliam yapmayı kutsuyor. Sevaba girmek isteyen Müslümanlar hayvan boğazlıyorlar. Her yıl tekrarlanan bu vahşet öldürmek ile sevaba girmek arasındaki nedensellik bağını doğal bir fenomen düzeyine çıkarıyor. Katiller katilleri yetiştiriyorlar. Canilik ibadettir. Canilik Muhammet’e yakın olmak ve cennetin kapısına yönelmektir. Müslümanların tanrısı yahut Allah katilleri sever. Katillik ve acımazsızlık iyi Müslüman olmak demektir.
Dersim dininde reddedilmesi gereken bir unsur var ise o da Müslümanlar gibi kurban kesmektir. Dersim dini İslam’ın tüm etkisinden kurtulmak ve arınmak zorundadır. Dersimlilerin Müslümanlar gibi hayvan boğazlamaktan vaz geçmeleri bir elzemdir. Dersim spiritualizmi Müslümanlar gibi hayvan boğazlamak suretiyle bir ölçüde kirletilmiştir.
İslam insanoğlunun en büyük belalarından biridir. İslam karşısında insanoğlu Karaçi’de ayağı bağlandığı halde kaçarken göğsünden bıçaklanan bir devedir. Devenin ağlaması ve gözyaşları Müslümanlar için müzik ve sevinç gösterisidir.
Sahi Müslümanlar müziğe ve gözyaşlarına duyarlı mıdırlar?
Develerin müziği hissettiklerini ve müzik nedeniyle develerin gözlerinden yaş geldiğini, yani develerin müzik terapisine çok duyarlı olduklarını biliyorum. Peki Müslümanları da aynı biçimde tedavi etmek mümkün mü? Hiç sanmıyorum... Müslümanlar develer kadar hassas bir ruh haline sahip değildirler. Müslümanlar sevaba girmek için çok acımasız bir biçimde müziğe duyarlı ve ağlayan develeri sokak ortasında ayakları bağlı olduğu halde kaçmaya çalışırlarken göğüslerinden bıçaklıyorlar.
Müslümanlarla aynı ülkede yaşıyor olmak büyük bir talihsizliktir. İslam insanların ve hayvanların başına gelmiş en büyük felaketlerden biridir. Müslümanın kestiği kurban etini yemek günahtır. Müslümanlar arasında yaşamaktansa develer arasında yaşamak ve develere keman çalınırken mutlaka orada olmak isterim.
Birkaç gün önce bir televizyon kanalında hayvancılık yapan bir Moğol ailenin günlük yaşamını belgeleyen bir film izledim. Moğol ailenin koyunlarına ve develerine tıpkı çocukları gibi sevgi ve şefkat ile baktıklarını gördüm. Üç çocuk sahibi olan evin gelini çocuklarına gösterdiği müthiş sevgisini develerinden ve koyunlarından da esirgemiyordu. Deve yavruları ve kuzular ise tüm ailenin sevgi odağı idiler. Moğol bir çocuk olarak annesinin emzirmediği deve yavrusunu biberonla beslemek mutluluktur. Müslüman bir çocuk olarak göğsünden bıçaklanarak öldürülen devenin etini yemek ise ruhen sakatlanmaktır.
Doğum yapan develerinden biri yavrusunu emzirmeyi reddedince, Moğol aile tanıdıkları bir müzisyenden yardım istedi. Evin gelini yavrusunu emzirmeyi reddeden deveye bir enstrüman (çello ile keman arası bir müzik aleti) eşliğinde şarkı söyledi. Kadın hem şarkı söylüyor hem de deveyi okşuyordu. Bu esnada devenin gözlerinden yaşlar geldi. Terapinin sonunda deve yavrusunu büyük bir tutkuyla emzirmeye başladı. Sonuçta anne deve mutluydu. Yavru deve mutluydu. Müzisyen mutluydu. Moğol gelin mutluydu. Moğol çocuklar mutluydu. Ben de mutluydum.





<< Home

Archives

September 2006   October 2006   November 2006   December 2006   January 2007   February 2007   March 2007   April 2007   May 2007  

This page is powered by Blogger. Isn't yours?